×
×

SAĞLIKLI OFİSLER, MUTLU VE YARATICI ÇALIŞANLAR!

Uzunca yıllar, ofis mekanlarında ‘fiziksel sağlık’ olgusu, ergonomik mobilyalar, spor alanları, kafeteryadaki sağlıklı seçimlerle tanımlandı. Fakat bugünlerde, birçok organizasyon bilişsel, duygusal, sosyal ve finansal boyutları göz önünde bulundurarak, ‘sağlık’ kavramını daha bütünsel olarak ele alıyor. Ofis içerisindeki sosyal alanlar dediğimiz üçüncül mekanlar, yeşil iç bahçeler, su ögesi, sağlıklı yiyecek ve içeceklere gün boyu erişim gibi etkenler de bu bütünsel düşüncelerin getirdiği unsurlardır.

Çalışan insanlar zamanlarının büyük bir kısmını iş yerlerinde geçirirler. Ve çalıştıkları ortamların, üzerlerindeki etkisi son derece önemlidir. Yapılan birçok araştırmaya göre, mekanlar doğrudan bireylerin üretkenliklerini etkilemektedir. Bu bilinçte olan birçok işveren, çalışanlarının aidiyet duygusunu artırıp onlara sağlıklı bir ofis sunmak ve şirketlerinin verimini artırmak için aksiyon almaya başlamıştır. Ofis tasarımı yapmak çok kapsamlı düşünülmesi gereken bir iştir. Mekan içerisinde kullanılan mobilyadan seçilen renklere, aydınlatmadan havalandırmaya kadar bütün faktörler titizlikle ele alınmalıdır.

‘Fiziksel sağlık’ olgusundan bahsederken, ‘ergonomi’ kavramının ne kadar önemli olduğunun altını çizmeden geçemeyiz. Fakat ‘sağlıklı ofis çalışanları’ yaratmak için ofis içerisinde ergonomik mobilyalar kullanıyor olmak yeterli bir çözüm değildir. Asıl önemli olan çalışanlara istedikleri yerde ve istedikleri şekilde/pozisyonda çalışma imkanı sağlayabilmektir. Bazen konsantrasyonu destekleyen sessiz, izole mekanlar bazen de bilgi alışverişi ve beyin fırtınasının yapılabileceği, ekip çalışmalarına olanak sağlayan mekanlara ihtiyaç duyulur. Çalışanların maksimum verimlilikle çalışabildiği mekanları seçebiliyor olması hem onların üretkenliklerini hem de ofis içerisinde zamanın daha verimli halde kullanılabilmesini sağlıyor. Amerika’da Ohio State and the National Institute of Mental Health’ in yaptığı araştırmalar, fiziksel ofis ortamının, çalışanların fiziksel ve ruhsal sağlık durumlarını büyük ölçüde etkilediğini göstermektedir.

Basık tavanlı, sıkışık oturumlu, doğal ışığın oldukça sınırlı kullanıldığı ve gürültülü havalandırma sistemine sahip olan eski tarz ofislerdeki çalışanlar, açık tavanlı, rahat ve geniş oturumlu, doğal ışıktan maksimum düzeyde yararlanabilen modern ofis çalışanlarına göre önemli bir ölçüde daha çok stres hormonu salgılamaktadırlar. Maalesef ki artan bu stres seviyesi sadece iş yerleriyle sınırlı kalmaz ve çalışanların sosyal hayatlarını da etkiler. Yapılan araştırmalara göre kötü çalışma ortamları kalp rahatsızlıkları açısından da büyük bir risk faktörü olmaktadır.

Çalışma alanlarında ‘sağlık’ kavramı, çalışanların iş yerine olan bağlılığını artırmak ve daha iyi bir yaşam-çalışma dengesi sağlamalarına yardımcı olmak için yaygın bir strateji haline gelmiştir.

Ofis içerisindeki ‘fiziksel sağlık’ olgusunu destekleyen en önemli kavramlardan bir tanesi de ‘hareket temelli çalışma’ sistemidir. Gün boyu aynı masada ve aynı pozisyonda oturup çalışmak uzun vadede kronik sırt ve bel ağrılarına ayrıca postur bozukluklarına neden olmaktadır. Hareket temelli çalışma sisteminden bahsedilen ofislerde, çalışma koltukları ve Workstationlar yükseklik ayarlı olup çalışanların istedikleri zaman oturarak ya da ayakta çalışmalarına imkan sağlar. Ayrıca bireyler kendi masalarında çalışmaktan sıkıldıkları zaman ofis içerisinde kurgulanan farklı konseptlerdeki çalışma alanlarını da tercih edebilirler.

Bu alternatif çalışma alanlarından bir tanesi de sosyal alanlardır. Bu alanlar gün boyu çalışanların yemek ve içecek ihtiyaçlarını karşıladıkları, çalışmaya ara verdikleri zaman kafa dağıtmak için zaman geçirdikleri yerler olmanın yanı sıra, tasarımsal açıdan çalışanların hem kahvesini içip hem de çalışmalarına devam edebilmelerine de olanak sağlamaktadır. Sosyal mekanlar içerisinde kurgulanan yerleşim biçimleri ve mekanda kullanılan çeşitli separatörler sayesinde, çalışanlar istedikleri zaman sosyal alanları ekip çalışması yapabilecekleri ve spontane bir şekilde toplantı organize edebilecekleri bir alana dönüştürebilirler.

Ofis içerisinde kurgulanan mekanların esnek ve fonksiyonel kullanımı, çalışanların kendilerini daha özgür hissetmesini sağlar ve ofisin her noktasını ihtiyaçları ve istekleri doğrultusunda efektif bir şekilde kullanabiliyor olmaları, bireylerin şirkete karşı olan aidiyet duygularını da artırır.

İş yerleri, çalışanların streslerini azaltmalarına yardımcı olmalıdır. Stresin ve baskının olduğu yerde yaratıcılıktan bahsetmek mümkün değildir. Yaratıcı fikirler, bireylerin özgürce düşünebildiği ve kendini iyi hissettiği yerlerde çok daha rahat bir şekilde ortaya çıkar.

Ofis içerisinde stresi artıran dolayısıyla da yaratıcılığı düşüren faktörlerden biri de gürültüdür. Bu istenmeyen gürültünün birçok kaynağı vardır. Dışarıdan gelen trafik ve inşaat sesleri, ofis içerisindeki insanların birbirleriyle sohbet etmesi, rahatsız edici telefon zilleri, çalışanların kişisel telefon görüşmeleri gibi birçok kaynak vardır. İstenmeyen gürültüler, duyma kaybının yanı sıra birçok rahatsızlığa sebebiyet verir ve psikolojik olarak da çalışanları olumsuz etkiler, iş konsantrasyonlarını dağıttığı için de verimliliği düşürür. Mekan içerisine yalnızca 4 duvar ve kapı koyarak gürültü sorunlarını çözmüş sayılmayız, çünkü seste su gibidir ve en küçük boşluktan bile yayılır. Bu yüzden yaratıcılığı destekleyen ofislerde, akustik sorunların çok iyi tespit edilip, gürültünün yutulması, perdelenmesi ve maskelenmesi gibi çözümlerin getirilmesi gereklidir. Ayrıca ofislerde kurgulanan özel telefon ve konferans görüşmeleri için tasarlanan odalar hem çalışanların gizliliklerini korumak hem de gürültü denetimini sağlamak adına oldukça yararlıdır.

Aslında sağlıklı olmanın sırrı doğada. Peki doğal ortamı ofis mekanlarına nasıl entegre ediyoruz?

Gün ışığından maksimum derecede yararlanmaya çalışıyoruz. Çünkü ofislerde, gün ışığı faktörü, çalışanların ruh hali, algılama düzeyleri, uyku halleri ve konsantrasyonlarıyla ve tüm bu etkenlerin sonucu olarak kişilerin verimlilikleriyle doğrudan ilişkilidir. Aynı zamanda gün ışığı, tasarımın bir parçası haline gelerek önemli miktarda enerji tasarrufu da sağlamaktadır.

Ofis binalarımızı tasarlarken, gün ışığının en efektif şekilde kullanılabilmesi için, binanın konumlandırılmasından, cephedeki doğramaların boyutlarına ve malzemelerine kadar her konuyu en ince ayrıntısına kadar ele alıyor ve gün ışığına erişimi sağlamak için son derece şeffaf binalar tasarlamaya özen gösteriyoruz. Aynı şekilde de iç mekânları tasarlarken, içeri gelen gün ışığından maksimum düzeyde ve doğru bir şekilde yararlanılabilmesi için şirketin organizasyonel yapısını çok iyi öğrenip, ona göre mekân içerisinde konumlandırma yapıyor ve kullandığımız malzemelerin yansıtma ve parlama özelliklerini analiz ederek, doğru mekânlarda doğru malzemeleri kullanıyoruz.

Mekân içerisinde kurgulanan yeşil alanlar içerideki havanın kalitesini büyük ölçüde artırarak, çalışanların psikolojileri üzerinde de çok olumlu etkiler yarattığı kanıtlanmıştır.

Artık ofisler sadece yönetimsel ve izole üretim mekanları olmaktan çıkmış, zamanın daha verimli kullanıldığı, fonksiyonel, etkileşimin ve sosyalleşmenin ön planda olduğu merkezler haline gelmiştir. Bu da çalışanların iş saatleri içerisinde kendilerini daha mutlu hissetmesini ve yaptıkları işte daha üretken ve daha verimli olmalarını sağlar.

Şirketlerin kalkınması çalışanların üretkenlikleriyle doğru orantılıdır. Çalışanların da performansını etkileyen en majör duygu ‘’bir yere ait olma’’ duygusudur. Tasarım sürecinde yapılan her türlü çalışmanın araştırmanın temelini ‘aidiyet duygusu’ kavramı oluşturmaktadır. Bireyler iş yerlerinde takımın bir üyesi olduğunu hissetmek, başarıları doğrultusunda takdir edilmek ister. Çalıştıkları mekânın tasarımı, mekânın içerisindeki kullanıcılarıyla olan etkileşimi de aidiyet duygusunun gelişmesine önemli ölçüde katkı sağlar.

Ofis mekânlarında çalışanların refahını sağlamak, çok ayrıntılı ele alınması gereken tasarım bir sürecidir. Konsept tasarımdan başlayıp renk, malzeme, mobilya seçimine, mekânlardaki aydınlatmadan havalandırmaya kadar düşünülmesi gereken kalemlerin hepsi ayrı birer disiplindir. Alanında uzman danışmanlarımızla iş birliği yaparak bu tasarım süreci içerisinde çalışanların sağlığı ve psikolojik iyilikleri için her türlü önlemleri alıyoruz. 

Gizem Hatipoğlu

11 Eylül 2017

×